Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

çok defa

  • 1 çok defa

    adv. numbers of times

    Turkish-English dictionary > çok defa

  • 2 çok

    çok <- ğu> adj viel, viele; adv viel; viel-, multi-; sehr schön usw; durchaus; lange warten, arbeiten;
    -den (daha) çok mehr als;
    daha çok var mı? ist es noch weit?;
    çok çok höchstens;
    çok defa(lar) (a çok kere, çok sefer) (sehr) oft; meistens;
    çok geçmeden kurz darauf, bald danach;
    çok gelmek zu viel sein ( oder werden); zu viel scheinen;
    çok görme Missgunst f;
    çok görmek (-i –e) etwas (A) als überflüssig für jemanden erachten; jemandem etwas missgönnen; viel durchmachen;
    çok heceli GR mehrsilbig;
    çok olmak fig zu weit gehen, keine Grenzen kennen;
    çok olmuş überreif; Tee zu stark;
    çok şey! erstaunlich!, fam ein dolles Stück;
    az çok mehr oder weniger;
    en çok höchstens; meistens;
    pek çok sehr viel;
    çoğumuz viele ( oder die meisten) von uns

    Türkçe-Almanca sözlük > çok

  • 3 çok

    (çoğu)
    1) мно́го

    - dan çok daha — гора́здо; бо́лее; значи́тельно

    çok daha mühim — гора́здо серьёзнее; гора́здо важне́е

    çok defa(lar) — мно́го раз, [о́чень] ча́сто; бо́льшей ча́стью, ча́ще всего́

    çok gelirli — дохо́дный, име́ющий (получа́ющий) больши́е дохо́ды

    çok kazanç sağlamak — обеспе́чивать (дава́ть) большу́ю при́быль

    çok yağışlı — с оби́льными дождя́ми

    çok kere(ler), çok sefer = çok defa(lar) —

    bugün işimiz çok — сего́дня у нас мно́го рабо́ты

    2) мно́го

    çok kişilik — многоме́стный (о самолёте, машине и т. п.)

    çok manalı — многозначи́тельный

    çok milletli — многонациона́льный

    3) о́чень; си́льно

    çok az — о́чень ма́ло

    4) до́лго

    çok beklemek — до́лго ждать, зажда́ться

    çok çalıştık — а) мы мно́го порабо́тали; б) мы до́лго рабо́тали

    çok düşünmeden — недо́лго ду́мая

    Büyük Türk-Rus Sözlük > çok

  • 4 defa

    defalarca — мно́го раз, неоднокра́тно

    bazı defa — иногда́

    bir defa — а) одна́жды; б) оди́н раз

    birkaç defa — не́сколько раз

    bu defa — на э́тот / сей раз

    çok defa — мно́го раз

    geçen defa — в про́шлый раз

    kaç defa — ско́лько раз

    kaç defa söyledim — ско́лько раз я говори́л

    Türkçe-rusça sözlük > defa

  • 5 çok

    "1. much; many, a lot of, lots of, plenty of. 2. often, long (time). 3. very. 4. very much. 5. poly-. -tan long since, a long time ago. çoktan beri/-tandır for a long time (now). - bilmiş 1. clever, smart. 2. cunning, crafty. - çok at most, at the very most. - defa 1. often, frequently. 2. many times. - fazla far too much. - geçmeden before long, soon. - gelmek /a/ 1. to be too much (for). 2. to become too much for (someone) to take. - gezen çok bilir. proverb One who travels a lot knows a lot. - gitmek to go too far. - görmek 1. /ı/ to consider (something) to be too much. 2. /ı, a/ to begrudge (someone) (something). -a kalmaz before long. - kere/kez 1. often, frequently. 2. many times. -a mal olmak to cost a lot. - naz âşık usandırır. proverb If you behave too coyly you will lose your lover. - olmak to go too far, overstep the limit. - söylemek to talk too much. - sürmez. It won´t last long. - şey! How strange!/What an odd business! - şükür! Thank God! - taraflı law multilateral. -a varmaz soon, before long. - yanlı/yönlü versatile, many-sided. - yaşa! 1. Bless you!/Gesundheit! (said when someone has sneezed). 2. Bless you! (said to someone with whom one is highly pleased). "

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > çok

  • 6 çoğu

    1. أغلبية [أَغْلَبِيَّة]
    Anlamı: çoğu zaman, çok defa
    2. أكثرية [أَكْثَرِيَّة]
    Anlamı: çoğu zaman, çok defa
    3. سواد [سَوَاد]
    Anlamı: çoğu zaman, çok defa
    4. غالبية [غالِبِيَّة]
    Anlamı: çoğu zaman, çok defa

    Türkçe-Arapça Sözlük > çoğu

  • 7 أغلبية

    أَغْلَبِيَّة
    1. ekseriyet
    Anlamı: çoğunluk, çokluk
    2. çoğu
    Anlamı: çoğu zaman, çok defa
    3. birçoğu
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz
    4. birçok
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz
    5. çoğunluk

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > أغلبية

  • 8 أكثرية

    أَكْثَرِيَّة
    1. ekseriyet
    Anlamı: çoğunluk, çokluk
    2. çoğu
    Anlamı: çoğu zaman, çok defa
    3. birçoğu
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz
    4. birçok
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz
    5. çoğunluk

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > أكثرية

  • 9 რამგენჯერმე

    bir çok kereler, bir çok defa

    Georgian-Turkish dictionary > რამგენჯერმე

  • 10 numbers of times

    adv. çok defa, birçok kez, defalarca

    English-Turkish dictionary > numbers of times

  • 11 numbers of times

    adv. çok defa, birçok kez, defalarca

    English-Turkish dictionary > numbers of times

  • 12 oft

    oft adv sık sık, çok defa

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > oft

  • 13 çoğu

    I adv meist; ( çok defa) mehrmals; (\çoğu zaman) meistens
    II pron
    1) ( büyük bölümü) meiste(r, s)
    insanların \çoğu die meisten Menschen
    oyuncuların \çoğu das Gros der Spieler, die meisten Spieler
    2) çocukların \çoğu hastalandı viele der Kinder wurden krank

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > çoğu

  • 14 alelekser

    arapça علی الاكثر çok defa.

    Osmanlı Türkçesi Sözlüğü > alelekser

  • 15 سواد

    سَوَاد
    1. karanlık
    2. karartı
    Anlamı: karaltı
    3. ekseriyet
    Anlamı: çoğunluk, çokluk
    4. karaltı
    Anlamı: hafif karalık, leke
    5. çoğu
    Anlamı: çoğu zaman, çok defa
    6. çoğunluk
    7. siyahlık
    Anlamı: kara renk

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > سواد

  • 16 غالبية

    غالِبِيَّة
    1. ekseriyet
    Anlamı: çoğunluk, çokluk
    2. çoğu
    Anlamı: çoğu zaman, çok defa
    3. çoğunluk

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > غالبية

  • 17 зачастую

    çok kez,
    çoğu defa
    * * *
    разг.
    çok kez; çoğu defa

    Русско-турецкий словарь > зачастую

  • 18 раз

    I м
    1) врз kez, defa, kere, sefer

    три ра́за — üç kez / defa

    корми́ть три ра́за в день — günde üç öğün yemek vermek

    увели́читься / возрасти́ в три ра́за — üç kat / misli artmak

    в пе́рвый раз — ilk kez / kere

    я вас пе́рвый раз ви́жу́ — sizi ilk görüyorum

    я уже в тре́тий раз говорю́,... — üçtür söylüyorum,...

    прочти́ ещё раз — bir (kez) daha oku

    терпе́ние, терпе́ние и ещё раз терпе́ние — sabır, sabır, gene sabır

    ка́ждый раз по-ра́зному — her defasında / seferinde başka türlü

    на сей раз — bu kez / defa

    на сей раз хва́тит — bu defalık yeter

    раз в два дня — iki günde bir, gün aşırı

    раз в не́сколько лет — her birkaç yılda bir

    поговорю́(-ка) я с ним в после́дний раз — onunla son olarak konuşayım da

    2) нескл. ( при счёте) bir

    э́то раз, а во-вторы́х,... — bu bir, ikincisi de...

    ••

    в друго́й раз — başka sefere

    ино́й раз — kimi kez / defa

    не раз — defalarca, çok kez

    ни ра́зу — bir kez / kere olsun

    сейча́с в са́мый раз пообе́дать — şimdi yemek yemenin tam sırası

    э́то пальто́ тебе́ в са́мый раз — bu palto tam sana göredir

    II нареч.
    bir gün; bir defasında

    раз ле́том — bir yaz günü

    ка́к-то раз — bir gün, bir defasında / seferinde

    III союз, разг.

    раз (э́то) так,... — madem böyledir,...

    раз ты хо́чешь,... — madem istiyorsun..., sen istedikten sonra...

    Русско-турецкий словарь > раз

  • 19 zu

    zu [tsu:]
    1) ( Richtung, Lage, Verhältnis) -de;
    \zu Hause evde;
    das Museum \zu Speyer Speyer Müzesi;
    Herzog \zu X X arşidükü;
    \zu beiden Seiten iki tarafta [o yanda];
    \zu seiner Rechten sağ tarafında;
    sie kommt \zu mir o bana geliyor;
    er geht \zum Bahnhof/\zur Post istasyona/postaneye gidiyor;
    es fiel \zu Boden yere düştü;
    \zu jdm hinsehen birine bakmak;
    das Zimmer liegt \zur Straße hin oda sokağa bakıyor
    2) (hin\zu, da\zu)
    er setzte sich \zu den anderen ötekilerin yanına oturdu;
    nehmen Sie Wein \zum Essen? yemeğin yanında şarap alır mısınız?
    3) ( zeitlich)
    \zu jener Zeit o zamanlar;
    ich kündige \zum 1. Mai 1 Mayıs'ta istifa ediyorum;
    \zu Anfang başta;
    \zu Ostern/Weihnachten Paskalya'da/Noel'de;
    \zum ersten Mal ilk defa olarak;
    \zu Mittag/Abend essen öğle/akşam yemeği yemek
    \zum Teil kısmen;
    in Kisten \zu (je) hundert Stück yüzerlik kasalarda;
    \zum halben Preis yarı fiyatına;
    das Kilo \zu drei Euro kilosu üç eurodan
    \zu Recht haklı olarak;
    \zu Fuß yayan
    6) ( Zweck, Ziel)
    \zum Glück şansa;
    \zu allem Unglück bütün şanssızlıkların üstüne;
    ein Stift \zum Schreiben yazmak için bir kalem;
    \zur Unterhaltung eğlence için;
    es ist \zum Weinen ağlanacak durum;
    etwas \zum Essen/Lesen mitnehmen yanına yiyecek/okuyacak bir şey almak;
    kommst du \zum Frühstück/Abendessen? kahvaltıya/akşam yemeğine geliyor musun?;
    jdm \zum Geburtstag gratulieren birinin yaş gününü kutlamak
    die Chancen stehen eins \zu zehn bire on şans var;
    eins \zu null für Galatasaray Galatasaray için bir sıfır
    8) ( in Bezug auf) ile ilgili olarak, hakkında, üzerine;
    \zu dieser Frage möchte ich Folgendes sagen:... bu sorun hakkında [o ile ilgili olarak] şunu söylemek isterim:...
    das Wasser wurde \zu Eis sudan buz oldu
    II adv
    1) ( allzu) pek, fazla(sıyla);
    \zu sehr pek çok, çok fazla;
    \zu viel gereğinden [o yeterinden] fazla; ( übertrieben) aşırı;
    \zu schnell aşırı hızla
    2) ( Richtung) -e doğru;
    nach Süden \zu güneye doğru
    3) ( fam) ( geschlossen) kapalı;
    \zu sein ( geschlossen, verschlossen) kapalı olmak; ( betrunken) dut gibi olmak, sarhoş olmak
    4) ( zeitlich)
    ab und \zu arada sırada;
    von Zeit \zu Zeit zaman zaman
    es ist schön, neue Leute kennen \zu lernen yeni insanlar tanımak güzel oluyor;
    es ist leicht \zu finden onu bulmak kolaydır
    die \zu erledigende Arbeit bitirilmesi gereken iş

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > zu

  • 20 приём

    м
    1) (в партию, профсоюз, учебное заведение и т. п.) kabul (etme), alma

    приём на рабо́ту — işe alma / alınma

    2) (гостей, посетителей и т. п.) kabul (etme); ağırlama

    приём тури́стов из мно́гих стран — çeşitli ülkelerden turistlerin ağırlanması

    вы запи́саны на приём? (к врачу)randevunuz var mı?

    ско́лько врач берёт за приём? — doktorun vizitesi kaça?

    приём зака́зов — sipariş kaydı (на товары, услуги)

    за́втра начина́ется приём зака́зов (на билеты)yarından itibaren rezervasyon başlıyor

    3) ( товаров) teslim alma, tesellüm (etme)
    4) ( гостеприимство) kabul, ağırlama, karşılama

    гостя́м был ока́зан о́чень хоро́ший приём — konuklar çok iyi ağırlandı

    5) kabul (-)

    устро́ить / дать приём — bir kabul vermek

    ко́нсул устро́ил приём — konsolos bir davet / kabul verdi

    6) (телеграмм, радиосообщений и т. п.) alma

    ради́ст продолжа́л вести́ приём — telsizci dinlemede kalıyordu

    переходи́ть на приём — радио dinlemeye geçmek

    перехожу́ на приём! — радио tamam!

    приём!радио tamam!

    7) ( доза) doz

    лека́рство на два приёма — iki doz ilaç

    8) ( способ) yöntem; teknik (-ği); oyun

    испо́льзованные а́втором рома́на приёмы — romanı yazanın kullandığı yöntemler

    опа́сный приём (в борьбе)спорт. tehlikeli oyun

    он прочёл кни́гу за оди́н приём — kitabı bir oturuşta okudu

    за оди́н приём не сде́лаешь — bir defada yapamazsın

    Русско-турецкий словарь > приём

См. также в других словарях:

  • on defa (veya kere) — pek çok …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kazanmak — i 1) Kazanç sağlamak Bu beş lirayı bitirmeden ben para kazanmalıyım. P. Safa 2) nsz Olumlu, iyi bir sonuç elde etmek Böyle yazılara hiç cevap vermeyiz ve yazı çok ağırsa dava açarak çok defa kazanırız. B. Felek 3) Çıkmak, isabet etmek 4) Edinmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 1980 Turkish coup d'état — The daily Hürriyet ran an extra edition, whose headline read The army has seized control The 12 September 1980 Turkish coup d état, headed by Chief of the General Staff General Kenan Evren, was the third coup d état in the history of the Republic …   Wikipedia

  • bizcileyin — zf., esk. Bizim gibi Dünya havadislerini, çok defa, bizcileyin, gazetelerden, radyolardan öğrenirlermiş. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • safha — is., Ar. ṣafḥa 1) Evre Gerçi sonradan, bu olayın şu son safhasını hatırladıkça çok defa gülmekten katılmışımdır. Y. K. Karaosmanoğlu 2) fiz. Faz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • servet — is., Ar. ṣervet Varlık, zenginlik, mal mülk Servet denen şey çok defa paradan ibarettir. F. R. Atay Birleşik Sözler servet sahibi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tahtakurusu — is., hay. b. Yarım kanatlılardan, uzunluğu 3 5 mm, vücudu oval ve yassı, kanatları körelmiş, oturulan, yatılan yerlerde üreyen, kan emerek beslenen, pis kokulu böcek, tahta biti (Cimex lectularius) Tahtakurusu yüzünden çok defa kompartımanlarda… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • talihsizlik — is., ği Talihsiz olma durumu, talihi olmama durumu, şanssızlık, bahtsızlık Hayatımızda çok defa talih veya talihsizlikler tesadüflerin eseridir. R. H. Karay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tayın — is., ask., Ar. taˁyīn 1) Asker azığı 2) ask. Asker ekmeği 3) Savaş veya seferberlik dönemlerinde vatandaşlara karneyle dağıtılan ekmek Çok defa kahvaltı tayınım olan bir dilim kuru ekmekle bir topak tulum peynirini bile tıkınmaya imkân… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • üzülmek — nsz 1) Üzme işine konu olmak Karısının düştüğü bu hâle üzülmek şöyle dursun ona çok defa dadı kalfa muamelesi etmekten çekinmezdi. R. N. Güntekin 2) Üzüntü duymak, kaygılanmak Bu apartmandan başka yere gideceksiniz diye üzülüyorum. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • alelekser — (A.) [ ﺮﺜﮐﻻا ﯽﻠﻋ ] çok defa …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»